12 Eylül 2010 Pazar

Ah, Motivasyon !

(“yazıişleri yayıncılık” tarafından yayımlanan bir bankanın kurumiçi yayınında kullanılmak üzere yapılmış bir söyleşi)

Motivasyonun tanımını yapar mısınız?
Bulunduğunuz yer ile bulunmak istediğiniz yer arasındaki yolu aşmanızı sağlayan güç kaynağı desek mi? Harekete geçirici, bir yöne doğru kımıldamamızı sağlayıcı psikolojik vektör. İnsan beyninde, bu vektörün bir karşılığını ararsak, rahatlama, heyecan ve keyif duygusu yaratan bölümleri (accumbens gibi) aktifleştiren her uyaran, bu vektörün çıkış noktası sayılabilir.

Motivasyon her beyin için aynı mı? Her birimizin kendini rahat hissettiği, keyif aldığı durumların müthiş bir farklılık göstermesi şaşırtmasın; bazen hareket etmemek (içinde olduğu durumu sürdürmek, “rahatını bozmamak”), bazen de nereye gittiğini bilmeksizin hareket etmek (yeter ki içinde olduğumuz durum değişsin demek, “rahat batması”) bu “motivasyon” vektörünü yaratır.

İnsanları neler motive eder?
Bir banka dergisi için konuştuğumuza göre bu geniş konuyu daraltayım. Para ne kadar motive edicidir? Yuvarlak bir cevap vereyim. Kişiden kişiye değişir. Çoğunluk için çok önemlidir. Hatta, bir çok durum için rakipsiz bir güç taşıyabilir. Ama paranın birinci derecede “hareket ettirici” role sahip olmadığı çok sayıda durum olduğunu görmeyelim, yadsımayalım.

Para ile motive olmayan var mı?
Üniversitede (hemen kötü örnekleri düşünmeyin, en üstteki üniversiteleri akla getirin) çalışan bir akademisyen, daha fazla para kazanma şansı olan işlere neden heves etmez? Hayatını daha özgürce yaşadığı, yaptığı işi kendisinin belirlediği, içerik denetiminin ve hesap vermenin diğer sektörlerden (örneğin, bir finansal kurumdan) oldukça farklı olduğu, merak ettiği konuların peşinde koşma şansının daha yüksek olduğu akademik hayatı terk etmeyi, bir çok akademisyen özgürlüğünden vazgeçme olarak algılar. Bir bakıma da, öyledir. Hayatının üzerindeki tam kontrolü sağlayabilmek, en azından bunu yapabileceğine inanmak, dilediği yöne dümeni kırıp gidebileceğine inanmak, bir çok bilim adamı ya da entelektüel için başkalarına “akıllıca” gözükmeyen, “loser” hayat tarzlarını sürdürme motivasyonudur.

İşe yaradığını hissetmek, anlamlı ve yeteneklerini zorlayan işler yapmak hepimizi, ama istisnasız hepimizi keyiflendirir. Ancak, o keyif noktasına ulaşmak için bir zaman geçirmek gerekir. O “zaman geçirme”yi önemli bir beyinsel / psikolojik işlev olan bekleyebilme / bekletebilme sağlar. Bekleyebilme, bir başka deyişle, kendimizi denetleyebilme günümüzde pek makbul bir değer değil. “Ne kadar hızlı hareket edersek, ne kadar şimdiye ve kısa vadeye odaklanırsak, o kadar kazançlı” olmanın fazlaca vurgulandığı birkaç on yıl geçirdik. “Kısa vadeli mevduata uzun vadeden daha yüksek faiz” verilen bir kültürden, mecburen, sistemin doğası gereği (doğa yasası da diyebilirsiniz) çıkmaya başladığımız bugünlerde durup düşünmek için iyi fırsatlar var.

Beklemediğimizde ne olur?
Yarım bıraktığımız, yarım kalmış her durumun verdiği tatsız duyguyu savuşturmak, o duygudan uzak kalmak, gözümüzde büyüyen, bir türlü başlayamadığımız işlerden de uzak durmamızın kaynağıdır. Yarım kalmış işler moral bozar. Yorucu bir günlük egzersiz sonrasında keyif alacağımızı bilsek de, başlayamamamız, ya da yanımıza bir kader ortağı aramamız, biraz da, bu yarım kalma olasılığı yüksek, zahmetli işlerin yaratacağı zevksiz rahatsızlık duygusundan kaynaklanır. Okurlarımız arasında yabancı dil geliştirmesi gerektiğini düşünüp bir türlü gereken adımı atmayanlar, kilo vermesi için gereken her bilgiye sahip ama bir türlü uygulamayanlar az sayıda değildir. Sadece banka mensupları arasında değil, elbette; başarısız olmaktan derin bir rahatsızlık duymayı bu ülkede yaşayıp kodlarına işletmemiş olan var mı?


İş hayatına dönük sizin alanınızdan kitaplardan önerecekleriniz?
Arada kitapçıların “worst-seller” raflarına da bakmayı öneririm. En pohpohlanan, yöneticiliğin, liderliğin ve dehanın, ve hatta hayatın ve bilgeliğin anahtarlarını vermeyi vaad eden kitaplarda da “cevher”ler olabilir. Ama, kenarda köşede kalmış salaş bir lokantanın lezzetini satmayan kitaplarda bulabilir, “farklılık” yaratabilirsiniz. Amaç o, ya...J

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder